Yatay değil dikey büyüme hedefliyoruz
Fatma KAYTEZ
Temeli 1889 yılında Trabzon’da atılan Tevfik Aydın Saat’in dördüncü kuşak yöneticisi Canan Önder, sektörde 134 yılı geride bıraktıklarını söyledi. Trabzon’da kurulan markanın şu anda İstanbul Sirkeci’de hizmet verdiğini belirten Önder, butik bir ihtisas şirketi olarak yataydan çok dikey büyüme amacında olduklarını kaydetti. Sektörde müşterilerin aklına ilk gelen firma olmak istediklerini de vurgulayan Önder, “Mekanik saatler ve değerli kalemler satıyoruz.
Sattığımız mekanik saatler adeta bir makine sanatıdır. İmalatın her parçasında olmasa bile en az bir aşamasında insanın müdahalesi söz konusudur, yani el işidir, emek, ustalık işidir. Gerçek, kalıca ve zamansız ürünlerdir” dedi. Tevfik Aydın Saat’in dördüncü kuşak yöneticisi Canan Önder ile markanın dünden bugüne gelişimini, yatırımlarını ve planlarını konuştuk.
Öncelikle Tevfik Aydın’ın kuruluş hikayesini kısaca sizden de dinlemek isteriz. Tevfik Aydın’ın temeli nerede ne zaman atıldı?
1889 yılında büyük dedem Kabazade H. Mehmet Nuri tarafından Trabzon Kunduracılar Caddesi no.15’te şahıs firması olarak kurulmuştur. 1930 yılında babasıyla beraber mağazada çalışmaya başlayan dedem Tevfik Aydın, 1940 yılında devraldığı bilgi birikimiyle İstanbul’da Trabzon’daki mağazanın devamı niteliğinde Eminönü meydanında kendi şahıs ismiyle Tevfik Aydın saat, gözlük ve radyo mağazasını açmıştır.
1957 yılında Eminönü civarındaki düzenlemeler nedeniyle istimlak olan binamız, 1989 yılına kadar Eminönü, Yeni Cami Parkı Sıra dükkânlarda faaliyetini sürdürüp bu yıldan itibaren Sirkeci, Mimar Vedat Sok. No.18’de kendi binamızda faaliyetine devam etmiştir.
Yeni binamıza taşınmamızla babam Ömer Fatih Aydın ve 1991 yılında annem Melahat Aydın aile firmasında çalışmaya başladılar. Şahıs firmamız 2003 yılında Tevfik Aydın Saat San. ve Tic. A.Ş. aile şirketine dönüştü ve 2012 yılında dördüncü nesil olarak benim katılmam ile bugüne kadar kıymetli saatler ve kalemler ithalat, toptan ve perakende satışı ile faaliyetini kesintisiz sürdürmektedir.
Markada şu anda kaçıncı kuşak yöneticiler var?
Şu anda üçüncü ve dördüncü nesil bir arada çalışıyor, ben dördüncü nesilim.
Sizin sektöre girişiniz nasıl oldu?
Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Bölümümü çok severek okudum ve sonrasında da Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Tezsiz Yüksek Lisans (MAPES) eğitimimi tamamladım ve 2007’de mezun oldum. Mezun olduktan sonra; kısa bir süre için İstanbul’da düzenlenen 5. Dünya Su Forumu organizasyon ekibinde yer aldım.
Aile işine geçmeden hemen önce de Ekonomi Bakanlığı’na bağlı bir iş dünyası kuruluşu olan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nda (DEİK) çalıştım. 2012 yılında ise tamamen kendi isteğimle, firma dışında özellikle iletişim ve tanıtım alanlarında edindiğim kıymetli tecrübeyle asırlık aile işimize katkı sağlamak için babam ve annemle beraber çalışmaya başladım.
DEİK’te çalışırken Türk ve uluslararası iş dünyasına ve iş dünyasının tüm dünyada politikayla olan yakın ve ayrılmaz ilişkisine kuşbakışı bakabilmem mümkün oldu. Bu sayede de işin içine tamamen girip ayrıntılarda boğulmadan önce kendi aile şirketimizin gelişmeye ihtiyaç duyduğu alanları en başından daha net görebildim.
“Mekanik saatler bir makine sanatıdır”
Uzun soluklu marka olmanın altında yatan sır nedir?
Sattığımız ürünler; mekanik saat ve kalemin artık çağdaş ürün kabul edilmemesine rağmen geçici trendlere heves etmemek, aile içi ilişkileri iş ortamına taşımamak, daima ulaşılabilir olmak, müşteriyi dinlemek sanırım markamızın sürekliliğini sağladı.
Ürün yelpazeniz hakkında da bilgi verir misiniz?
Hizmet sektöründe iş yapıyoruz. Çağdaş ürün kabul edilmeyen ancak “Yadigarın” tam tarifi diyeceğimiz dünyanın hala iş gören en ufak mekanizması olarak kabul edilen mekanik saatler ve yazmayı unutmayanlara ve gelecek nesillere el yazısı ile iz bırakmak isteyenlere değerli kalemler satıyoruz. Sattığımız mekanik saatler adeta bir makine sanatıdır yani manufacture’dur (el işi üretimi). İmalatın her parçasında olmasa bile en az bir aşamasında insanın müdahalesi söz konusudur, yani el işidir, emek, ustalık işidir. Gerçek, kalıcı ve zamansız ürünlerdir.
Saatlerde şu an trend nedir?
Saat piyasası quartz (pilli) saatlerin otomasyona dayanan ve insan eli değmeden yapılması sürecinde zor zamanlar yaşadı. Modacı saati diyeceğimiz tamamen tasarıma yönelik kullan at saatler; akıllı saatlerin gündeme gelmesi ile eski albenisini kaybettiler. İnsanlar artık tercihlerini ya çok amaçlı akıllı saatler yönünde kullanmaya ya da kalıcı, adeta bir makine sanatı olarak kabul edilen yadigâr olabilecek mekanik saatlere çevirdiler.
Mikromekanik ve Saatçilik Okulu alan olarak kabul edildi
Mikromekanik ve Saatçilik Okulu Projeniz vardı. Biraz bu konudan da bahseder misiniz?
Saatçilerin altmış küsur yıllık Saatçilik Okulu projesi; 2013 yılında babam Ömer Fatih Aydın’ında YK üyesi olduğu TÜSAD (Tüm Saatçiler Derneği)’in bir toplantısında, ‘bu işi MEB Meslek Okullarının bünyesinde yapalım’ fikrinden doğdu. Dernek üyeleri bu amaçla Mikromekanik ve Saat Teknolojileri ve Eğitim Vakfı’nı Bursa’da kurdular.
Bursalı iş insanı Sn. Hayrettin Akpınar’ın tanışıklığı vasıtası ile MEB’nın o zaman bakan yardımcısı olan Mahmut Özer Bey’e ulaşıldı ve 155 yıllık bir teknik meslek lisesi olan Bursa Tophane Mesleki ve Teknik Lisesi bünyesinde bu yıl alan olarak da kabul edilen Mikromekanik ve Saatçilik Okulumuz açıldı. İmece usulü ile esnaf ve bu okuldan yetişmiş sanayiciler tarafından binamız yenilendi.
İçinde olması gereken hassas makine ve araç gereç de tamamen bir tesadüf eseri babam Ömer Aydın’ın yıllardır yazdığı ustasaati adlı blogunda bu okuldan bahsetmesiyle oldu. Bu yazıyı okuyan Bülent Uçar Bey’in daha önce Ankara Balgat’taki bir meslek okulunda açılan fakat devam etmeyen Mikromekanik bölümünden bahsetmesi üzerine; bu meslek okulunda atıl vaziyette duran İsviçre malı çoğu el değmemiş tezgah ve aletlerin okulumuza tahsis edilmesi sağlandı.
Bu durum bütün meslek okullarının makine parklarının dijital ortamda birbirine açılmasına dolayısı ile karşılıklı ihtiyaçların okullar arasında giderilmesine sebep olduğu için de çok önemlidir. Şu anda okulumuz LGS ile girilen 4 yıllık bir meslek lisesidir. Araç, gereç ve tezgâhları eksiksizdir. Müfredatı da ülkemiz şartlarına göre her geçen gün uyarlanmaktadır.
Bu yıl ajandanızda öncelikle üç madde ne oldu?
Kültürel mirasa sahip çıkmak, şirket muhasebemizden, pazarlamamıza, şirket içi iletişimden, şirket ortakları (aile bireyleri) ile olan ilişkilere şeffaflık kazandırmak, ortak karar almamız gereken yerde konuyu beraber irdelemek, gerektiğinde inisiyatif kullanabilmek.
Kısa ve orta vadeli planlarınız neler?
Sektörümüzde müşterilerin aklına ilk gelen firma olmak istiyoruz. Bunun için olabildiğince çok müşteri elçimize ihtiyaç var biliyorum ki en iyi reklam tavsiyedir. Bir süredir sosyal medyada yer alan “influencer”lık kavramının temeli aslında budur. Tabi bugün gelinen noktada artık insanlar bunları da aynı televizyon veya gazete reklamı olarak görmeye ve eskisi kadar samimi bulmamaya başladı.
Biz her zaman bu işin daha organik olarak ilerlemesini hedefledik. Yani gerçek müşterimiz olan kişilerin firmanın bu kişiye sağladığı bütçeyle değil tamamen kendi isteğiyle bizi karşı tarafa anlatması gibi. Buna da yıllar içerisinde çok rastladık. İşini dürüst yapmak ve güven oluşturmak her zaman uzun vadeli bir yatırımdır.
“Geçmişe bugünkü şartlarda bakıp değerlendirmiyorum”
Canan Önder, “İş yaşamınızda keşkeleriniz oldu mu?” sorumuzu şöyle yanıtladı: “Aslında ben hem iş hem de sosyal yaşamımda ‘keşke’ demekten ziyade geçmişe bakarak bugüne nasıl ilerlediğime bakıyorum. Yani beni bugüne, bugünkü uğraşıma getiren adımların ne olduğunu düşünüyorum tek tek.
Eğer bugün yaşadığım şeylerden geldiğim yerden mutluysam; şöyle düşünürüm içimden: “Demek ki o gün o yoldan gitmemek ya da gitmek beni buna hazırlamak için gerekliydi. O gün bilmiyordum tabi ve ne kadar üzülmüştüm veya korkmuştum veya kızmıştım. Bu farkındalığımı kendime not etmeliyim ki; seçimlerim hakkındaki duygularımda peşin hükümlü olmayayım” Eğer şu anda yaşadığım şeylerden hoşnut değilsem de şunu düşünürüm: “Tamam varsın o gün aldığım karar yanlış oldu ama ben aynı ben değildim ki…
Acaba farklı seçim yapsam ne olurdu?” Zaman geriye gelmez tabi ve bu sorunun cevabı da gelmez ama bir dahaki sefere karar almadan önce daha detaylı düşüneyim diye kendime not ederim. Kısaca söylemem gerekirse; çağ değişiyor, olanaklar değişiyor, zihniyet değişiyor, müşteriniz değişiyor ve siz değişiyorsunuz bu durumda geçmişe bugünkü şartlarda bakıp değerlendirmiyorum.”
“Direnç ve kardiyo egzersizleri yapmak en büyük hobim”
Hobilerine de değinen Canan Önder, “11 senedir sabah erkenden kalkıp direnç ve kardiyo egzersizleri yapmak benim en büyük hobim. Son 2 senedir de aldığım eğitimlerle, Kişisel Eğitmen oldum ve bunu da ikinci bir işim gibi görüyorum artık. Hareketin giderek azaldığı hayat tarzımızın artık bize kolaylıktan ziyade, sağlık yönünden büyük bir tehdit oluşturduğu bir gerçek. Bu konuda benim gibi düşünen sağlık için egzersiz yapmak isteyen danışanlarıma yardımcı olduğum zaman kendimi çok iyi hissediyorum” dedi.
“Gün olur ayı besler, ay olur yılı besler”
Canan Önder, “Büyüklerinizden öğrendiğiniz ve kulağınıza küpe olan, iş ve özel yaşamınıza yön veren bir söz öğüt var mı?” sorumuzu şöyle yanıtladı: “Mağazada çalışmaya ilk başladığım yıllarda; içeriye az müşteri girdiği zamanlarda gözüm hep kapıda olurdu içimi bir huzursuzluk kaplardı. Öyle zamanlarda babam, “Gün olur, ayı besler, ay olur yılı besler” lafını söylerdi. İçini ferah tut, bazı gün hiç satış olmaz bazı gün, bazı ay hiç oturamazsın yerine, perakende işi böyledir demişti devamında. Haklı olduğunu yıllar içerisinde hep gördüm.”